“İkinci bir şans verilse, seven yine sever, vuran yine vururdu…”
Kahve içtiğim yerin duvarına aynen böyle yazmış, kaynak belirtmeden kurşun kalemle… Ben ilk kez bu duvarda rastladım bu söze. Belki başka bir sahibi var belki de bu duvara yazana ait, bilmiyorum. Ama çok sevdim…
Çok düşündürdü beni! İkinci bir şans… Her insan hiç değilse hayatında en az bir kere dilemiştir bunu. Belki söylenmemesi gereken bir söz sonrasında, belki tercih edilen bir yolun pişmanlığında, belki de yılların yorgunluğunda…
Ve sanırım çok az insana nasip olmuştur ikinci şans. Fark edebilene…
Daha çok çocukken, yapmamam gereken bir şeyi yaptığımda, örneğin bir vazoyu kırdığımda zamanı geri alabilmek için Tanrı’ya yalvarırdım “Tanrım” derdim. “Ne olur zamanı geri ver ve ben bunu yapmayayım. Söz veriyorum, bir daha olmayacak.”
Çocukluğumda olduğu kadar olmasa da gençliğimde de benzer pişmanlıklarımda aynı yakarışta bulundum içimden, defalarca… Babamdan gizlice aldığım arabanın aynasını çarpıp kırdığımda mesela… Ama hiç olmadı, hep yaptığımla kaldım… Büyüdükçe bu karşılıksız dileklerimden vazgeçtim. Sadece pişman olmayı veya yalanlarla yok saymayı öğrendim…
Peki, nereden biliyorum duamın kabul olmadığını?!
Belki yaptığım hata öylesine kötü sonuçlara sebep oldu ki, Tanrı yakarışlarımı duydu ve zamanı benim için geri aldı. Bende o hatayı yapmadan geçtim o zamanı ikinci bir şans verildiğinde, nereden bilebilirim? Ben hep kabul olmayan dualarımı dert ediyorum! Belki de bir çok konuda Tanrı bana ikinci bir şans veriyor ve bunu bilmiyorum. Olamaz mı?
Sorun şu ki, bildiğimiz ve tecrübe ettiğimiz bir çok şey, bizi aynı hataları yapmaktan alıkoymuyor ne yazık ki. Hani ‘bildiğiniz okumak’ dedikleri şey var ya, işte öyle bir şey!
Tam da bu duvar yazısı gibi;
“İkinci bir şans verilse, seven yine sever, vuran yine vururdu…”
Bir Cevap Yazın