Bir yerde okudum geçenlerde, tam hatırlamıyorum ama aklımda kalan haliyle “Depresyondaysan, geçmişte yaşıyorsun. Endişeliysen, gelecekte yaşıyorsun. Mutluysan, anı yaşıyorsun.” diyordu.
Sahi, ne kadar zaman oldu anı yaşamayalı?
Maskesiz mesela…
Sevgiliyle ya da…
Zamana tutsak olduk. Kum saati doldu, çeviren yok.
“Görüşmeyeli ne kadar oldu?” diye başlayan cümleler, basit bir hesapla 3-5 yıldan öncesinde toplanmıyor artık.
Saatleri günlere, günleri haftalara, haftaları aylara ve nihayet ayları yıllara bozdurduk döviz büfelerinde. Şimdi altının gramı, olmuş bilmem kaç yüz lira. Ama hala zaman en pahalı.
Zaman makinesine binsek, geleceğe mi gideriz, geçmişe mi?
Sormamak en iyisi!
Düşünmemek…
Bir de özleyemesek ne güzel olacak, ama ne mümkün!
Geçmiş büyüdükçe ardımızda, özlemek upuzun bir şiir oluyor önümüzde.

Uzatma işte, yaşlanıyorsun.
Ya da kulağa daha iyi gelen tabirle; yaş alıyorsun…
Tadını çıkartmak lazım biliyorum,
Lakin tadı bozuk, kokusu buruk…
Önümüz yaz şimdi,
Umut zamanının adı bahar, üstelik ilk bahar.
Öyleyse neden hala güneş ısıtmıyor?
Neden üşüyoruz?..
Bir Cevap Yazın