Dönsün dünya…

İlkokula daha yeni başladığım zamanlarda sanırım, babama sorduğumu hatırlıyorum "Dünya neden dönüyor?" diye ve canımın içi babamın, onun her şeyi bildiğine olan inancımı sarsmamak için hiç duraksamadan "Durursa düşer çünkü" deyişini hatırladığım gibi... Nereden aklıma geldi ya da neden esinlenerek böyle bir soru sorduğumu hatırlamıyorum ama ülkede ve dünyada her yeni gelen kötü haber, bir... Okumaya Devam et →

Video Kamera

Şimdi herkesin elinde kamera, akıllı telefonun içinde saklı... Oysa ben 15 yaşındayken mesela, yani 1992 senesinde, öyle herkesin elinde olabilecek bir şey değildi kamera. TRT vardı o zaman sadece. Kocaman kocaman kameralara sahip olan tek kurum. Galibe Magic Box çıkmıştı o zamanlar yeni yeni, Star 1 kanalıyla. HBB filan diye bir kanal vardı bir de.... Okumaya Devam et →

ROCKY II

Oscar ödülünü hatta en çok övgüyü alan filmin devamı... Ama bence en iyisi, en anlamlısı... Yıllar, yıllar sonra hayatıma iz bırakan filmlerin belki de bir numarası, Rocky filmini uzun bir aradan sonra tekrar seyretmek istediğimde, neden o övgüleri alan ve klasikleşen ilk Rocky filmi yerine devamı olan ikinci filmini açtım izlemek için bilmiyorum. Ama izledikçe,... Okumaya Devam et →

İnadına…

Uysallık genlerimde var. Öyle yetiştirildim. Uslu olanın, önünde sonunda istediğini alacağı öğretildi bana. Çocuk halimle beklemeyi, gençlik halimle geçiştirmeyi ve yetişkin halimle sabretmeyi erdem saydım. Ne kadar zor olsa da her dönemde, yalan yok, denedim. Başaramadığım oldu. Çocukluğumda özellikle. Ama çocuksun ya, öyle ya da böyle uysallaştırdılar anlık da olsa. Çok fiske yemişliğim vardır çocukluğumda.... Okumaya Devam et →

Yakın Gözlüğü

1985 senesiydi... Nereden hatırlıyorum? Çünkü ilkokul ikinci sınıfındaydım. Okula, neden geldiklerini bilmediğim beyaz önlüklü amca ve teyzeler, farklı farklı yönlere bakan, farklı farklı boyutlarda "E" harfleriyle döşeli bir büyük beyaz çarşafı tahtaya asmışlar, sırasıyla tüm çocukları karşısına oturtmuş, ne gördüklerini soruyorlardı. Çocuk aklımla, doğru bilmem gerektiği heyecanıyla sıranın bana gelmesini bekliyordum. Sıra bana geldiğinde, her... Okumaya Devam et →

Kırık Dökük

Şimdi aynı masada aynı mezelere kaşık sallayan iki sarhoş gibiyiz! Ne sen beni duyuyorsun, ne ben seni dinliyorum. Senin dilinde memleket meselesi, bende o şarkının meşhur nakaratı... Böyle olacağı belliydi. İkinci şişeyi söylemeyecektik. Tadında bırakacaktık. İnsan sonunu bildiği şeylerin anlık zevklerine nasıl da bu kadar kolay kaptırıyor kendini. Nasıl gidiyor peşinden onların. Şu yılların bize... Okumaya Devam et →

Bir varmış, bir yokmuş…

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; develer tellal iken, pireler berber iken... Karnı acıktığında dolapta ne varsa onunla bir şeyler yapmak zorunda kalan insanlar varmış. Sipariş vermek için aşağı sepet sallamaktan ya da bağırarak seslenmekten başka şansı olmayan... Oturdukları sofrada anı olarak kalması için fotoğraf makinesine poz veren insanlardan, ancak bir ortamda bahsedildiği zaman haberi... Okumaya Devam et →

Yazın kıyısında…

Bir yerde okudum geçenlerde, tam hatırlamıyorum ama aklımda kalan haliyle "Depresyondaysan, geçmişte yaşıyorsun. Endişeliysen, gelecekte yaşıyorsun. Mutluysan, anı yaşıyorsun." diyordu. Sahi, ne kadar zaman oldu anı yaşamayalı? Maskesiz mesela... Sevgiliyle ya da... Zamana tutsak olduk. Kum saati doldu, çeviren yok. "Görüşmeyeli ne kadar oldu?" diye başlayan cümleler, basit bir hesapla 3-5 yıldan öncesinde toplanmıyor artık.... Okumaya Devam et →

Romanın Orhan Veli’si…

Kendi adıma çok geç keşfettiğimi söylemeliyim. Ya da öyle hissettim ilk romanını okuduğumda, bilemiyorum. Öylesine sıra dışı, öylesine benzersizdi ki... Bir romandı okuduğum, öyle yazıyordu kapağının ardındaki sayfada. Ama roman dediği, şiirlerle dolu bir derleme, sanki bir antolojiydi yazarları saklı... “İçimde yarım kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı” dediği satırda bir alıntı, bir şair olmalıydı. Zira... Okumaya Devam et →

Enkaz

Huzursuzluk ve umutsuzlukla çepeçevre sarıldığımız şu son günlerde, biz bulutların dağılmasını umarken yıldırım düşmesiyle sarsıldık. Yıldırımın düştüğü yerde yanıp kavrulanlar aramızdan ayrılırken, bizler güneşi uzun süre daha göremeyeceğimizi anlayıp şimdi saçma sapan bir yağmurun altında sırılsıklam ağlıyoruz... Isınır mıyız artık diye beklerken, büsbütün ayazda kaldık! Bir süredir üşümeyelim diye üstümüze aldığımız battaniyelerle de enkaz altından... Okumaya Devam et →

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑